Hasta Rapor No.01

Okula girmeyi istemiş, seçilmiş ve diploma projesi almaya hak kazanmış 70 civarı öğrenci arasından, geçtiğimiz dönem sadece 2 tanesinin çıtayı atlamış olması, bunlardan birinin 12. birinin 9. senesi olması bana, “Çıtamızı gururla yükseltiyoruz.” dan çok “Hemen yolu kazıp çıtanın altına çukur açtık, böylece çıta yükseldi.” hissini veriyor. Evet mesnetleri zaman içinde yükseltmek yerine finalde zemine ani bir çukur kazarak da çıta yükselir ve biz çukurda birikmeye devam ederiz.

Çıta yükseltmek, sürekliliği olan bir çalışmayı gerektirir; fakat bu süreklilik 4 yıllık eğitim süresini hedef alan öğrenci için değil, yönetim ve eğitim kadrosu için ve onlara 4 yıllık farklı dönemlerde eşlik eden öğrenciler için geçerlidir.

Bir öğrencinin, danışmanının onayı ve beğenisi doğrultusunda hazırlayıp sunduğu proje yetersiz bulunamaz mı? Elbette bulunabilir ama bu durumun sayısal olarak fazlalığı insanı hayrete düşürüyor.

Diploma notu 80’lerden başlamaz. Yetersiz bulsanız bile çalışıp üreten, danışmanının onayı ile sunuma çıkan bir öğrenci belki de en azından 50’yi hak etmiştir. Tekrarlayıp 100 alma lüksü olup olmadığına, öğrenci ile beraber danışmanı karar vermeli.

Eğitimcilerimizin hepsinden ayrı ayrı alınacak daha çok bilgi var. Bu birikimin bizlere aktarımı 4 seneye sığmaz, isteriz ki bir 10 sene daha hocalarımızla kalıp öğrenciliğin zevkine varalım. Ama ne şartlar altında 10 senemizi burada 50 geçer not almak için verdiğimiz göz önünde bulundurulmalı.

Mükemmeli yakalamak kim istemez; ama ne yazık ki dünya Mimar Sinan Ruhu etrafında dönmüyor. Parası biten, hastası olan, kendisi hasta olan, gururu kırılan, psikolojisi bozulan, çalışıp yakınına bakmak zorunda olan... İçlerinden hangisinden, hangi şartlarda 50’den fazlasını beklediğinizi ve o kişinin bunu yapma lüksü olup olmadığını bilebilir misiniz?

Okuldaki ilk senemde temel sanat eğitimi dersi için ödevlerimi tamamladım ve teslim ettim. Asistanlar teslim ettiğim işlerden bazılarını kaybettiler ve yerine sıfır geldi ve geçersiz not aldım. Bölüm başkanına danıştım. Aldığım cevap, “Önemli değil .Bu daha ilk sene kaybın.” oldu.

Seneyi tekrar ettim. Sınıf arkadaşlarımdan ayrı ve geri kaldım. İlk projemi aldığımda, temel sanat eğitimi tekrarı nedeni ile temel bölüm derslerinden bazılarını alamamıştım. İlk projemde oldukça zorlandım, durumu danışmanıma açıp destek istediğimde bana “Duymamış olayım. Madem geri kaldın, bir sene daha bekle; öyle al proje.” dedi. Biraz daha senemi kurtarmaya çalıştım ama olmadı. Bu arada maddi durumumun elverişsizliği nedeni ile de sene kaybı lüksüm yoktu. Okula ara verdim ve para biriktirmek üzere bir işe girdim. Daha sonra geri döndüm, bir yandan çalışmak şartı ile kısa sürede tüm ders ve projelerimi verdim. “Su ve Asfalt” temalı, İstanbul Mimarlık Bienali projesi hariç. Hepsi bittikten sonra diploma projesi aşamasına geldim, hikayenin gerisini anlatmıyorum. Çünkü aslında özetini yukarıda anlattım.


Bu sene 9. öğrencilik senem. Maddi durumum çalışmazsam yetersiz, ayrıca sağlık nedenleri ile aileme destek olmak zorundayım. 8 yıldır hem okuyup hem çalışıyorum. Bu hem işime,hem okuluma, hem sağlığıma, hem olmayan özel hayatıma kötü etki ediyor. Özel sebepler ile işten çıkmak zorunda kaldım. Yeni iş görüşmelerine gittiğimde işlerim ve tutumum beğeni görüyor olsa da, haftada 2 gün izin istediğimde sorun çıkıyor, iş bulamıyorum. Şahsi ve ailevi ödemeler yüzünden borç içindeyim.

Soruyorum:

Herşeyi bir yana bırakalım. İleride meslektaş olacağım arkadaşlarımın, benim onayımı ve danışmanımın yönlendirmesi, beğenisi ve onayı ile oluşmuş bir sunum hakkında verdikleri, “Geçemez! Yetersiz !” kararı ile karşılaşıyorum. Bu gerçek bir hayal kırıklığı. Elbette kusurları vardı ki projenin, böyle bir karar alındı. Ama 100 alamazsa, 50’de mi alamazdı? Bu konuda söz hakkına ben ve danışmanım sahip olmalıydık.

Benim şartlarım iyileşmiyor kötüye gidiyor, neye dayanarak benden daha iyisi bekleniyor?

Hiç yorum yok:

Injury Nedir Nasıl Gelişir?


İnjury hastalığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nde son yıllarda ortaya çıkan bir hastalık olup, 20 yaşın üzerindeki grafik tasarım öğrencilerinde yoğun biçimde görülür. Yaşın ilerlemesiyle birlikte hastalığın şiddeti de artış gösterir. Hastalık vücuda girdikten sonra, kuluçka süreci 1 ila 3 yıl arasında değişmektedir. Bu süreçte hasta kişi, herhangi bir olumsuz belirtiyle karşılaşmaz. Hasta 6 farklı süreçten (erteleme, farkındalık, görmezden gelme, isyan ve depresyon, teslimiyet, mücadele) geçer.

İnjury hastalarında ileri derecede özgüven kaybı ile birlikte, depresyon, asabiyet ve saldırganlık durumuna sıkça rastlanır. Sosyal anksiyete, davranış, konuşma ve uyku bozuklukları gelişir. Hastalardaki yüksek stres düzeyi zaman zaman mide yanmaları ve kas spazmlarına yol açar. İnjury hastaları toplum baskısı karşısında saldırganlaşabilir. Dikkatleri oldukça dağınıktır. Kolay motive olamazlar. Özgüven eksikliğinin de etkisiyle, bu kişiler sürekli kararsızlık içindedirler. Dikkat edilmezse bu hastalar her an yurt dışına kaçabilirler.
Hastalık ilerledikten sonra tedavisi oldukça güçtür ve askerliğe bağlı nedenlerle erkeklerde zaman zaman daha da şiddetli gözlemlenebilir. Erkeklerde, hastalığın ilerleyen safhalarında asker ve inzibat korkusuna (askerofobi) yol açar. Hasta kişi askerofobi nedeniyle yurt dışı ve şehir dışı geziler yapamaz. Geceleri dışarı çıkmaya korkar ve eve kapanarak asosyalleşir.
İnjury hastalığında erken teşhis çok önemlidir. Teşhis ve tedavinin gecikmesi, hastalığın ilerlemesine, tedavinin güçleşmesine, dolayısıyla hasta ve hasta yakınları için de maddi-manevi birçok sıkıntıya yol açacaktır.