Hasta Rapor No.09

• Üniversite kantinindeki grafik tasarım öğrencileri bütün gün proje’den, mezun olamamaktan ve bunun yarattığı sıkıntılardan konuşuyorlar. Bu konuşmalar sanal ortamda da kesintisiz devam ediyor. Fakat bölümdeki hocaların bu konuşmalardan ve dolayısıyla yaşadığımız sıkıntılardan haberleri yok.

• Şu anda diploma projesi alan kişi sayısı 73. Senede 20 kişi alan bir bölüm için oldukça yüksek bir sayı.

• Okulu bırakan, atılan, ya da ara veren öğrencilerin sayısı mezun olanlardan çok fazla.

• Öğrenciler, diploma konusu bulmakta çok zorlanıyorlar, çünkü jürinin projeleri hangi kriterlere göre kabul veya reddettiğini bilmiyorlar. Hemen hemen herkes jüride grafik tasarımdan çok göstergebilim konuşulduğunu düşünüyor. Oysa ben eğitimimiz süresince yeterli göstergebilim eğitimini aldığımıza inanmıyorum. Bizim dönemimizde tasarım kuramı dersi vardı, fakat bu dersten öğrencilerin %70’i kaldığı için ders başarısız sayılmış, öğrenciler dersten geçirilmiş ve ders kaldırılmıştı. O zaman da öğrencilerin aklında “Acaba aldığımız eğitim yeterli olmadığı için mi bizler diplomada başarısız oluyoruz?” sorusu canlanıyor.

• Sunum yapan kişiler, zaman zaman jürinin alaycı tavrıyla arkadaşlarının içinde küçük düşüyor, eziliyor. “Yanlış birşey söylersem biterim.” kaygısıyla bazen konumuzu bile yeterince savunamıyoruz.

• Proje dersi yüzünden psikolojik destek ya da ilaç kullanan öğrencilerin sayısı azımsanmaycak düzeyde.

• Artık erişkin kişileriz, fakat hala ayaklarımızın üstünde duramıyoruz. Ailelerimizden destek istemeye yüzümüz kalmadı.

• Özgüvenimiz kalmadı. Çünkü senelerdir başarısızlığa uğruyoruz. Ailemiz ve çevremizdeki insanlar “Okul hala bitmedi mi? ” dediği zaman verecek cevap bulamıyoruz. Çünkü 4 senelik bir okulun 7 ila 11 sene arasında bitmesine mantıklı bir cevap bulmak çok zor.

• Herhangi bir üniversitenin grafik bölümü öğrencisi
“Yalnızca dört-beş dersim var. Seneye mezunum ya da bu sömestir mezun oluyorum.” diyebilirken, biz tek dersimiz olduğu halde nezaman mezun olacağımızı asla kestiremiyoruz. Çünkü onlar üzerine düşen görevi yaptıkları zaman mezun oluyorlar. Oysa biz onlardan çok çalışmamıza ve daha çok bilgi sahibi olamıza rağmen mezun olamıyoruz.

• Herhangi bir üniversiteden 4 senede mezun olan kişi bu eğitimin üzerine yüksek lisans yapabilirken biz fırsatı kaçıyoruz. ( Örnek vermek gerekirse, benimle aynı yıl sınava giren ve MSÜ’yü kazamayan, hatta zamanında bunun için çok üzülen bir arkadaşım, bugün bir önlisans, bir lisans, bir de yüksek lisans sahibi. Ben ise 8 senede bir lisans dahi alamıyorum.)

• Hepimiz binlerce kişi arasından seçilerek MSÜ’yü kazandığımızda, diğer üniversitelerden vazgeçip buraya gelmeyi tercih ettik. Fakat okul uzadıkça buna pişman olduk. Alttan hiçbir ders almadan yalnızca proje yapar olduk ve bu yüzden artık kendimizi öğrenci gibi de göremiyoruz. Çünkü öğrencilik yaşamımız boyunca asla tek bir şeyle uğraşmadık. Herzaman aldığımız bir dersi destekleyen başka derslerimiz olurdu. Bir derste öğrendiklerimizi bir diğerinde uygulayarak kendimizi geliştirirdik. Ama artık sadace proje yapıyoruz. Yeni bişeyler öğrenmeye bile vaktimiz kalmıyor.

• Son senemizde olduğumuz için başka bir üniversiteye yatay geçiş ya da bölüm değiştirme gibi bir şansımız yok. (Ben denedim) Bu açıdan burayı bitirmeye mecbur kalıyoruz. Ama bitiremiyoruz. Bu da öğrencileri çıkmaza ve bunalıma sürüklüyor.

• Bizim yaşadığımız sıkıntılar, ailelerimizi de en az bizim kadar etkiliyor. Çünkü hayatımız boyunca yaşamadığımız başarısızlıkları yaşıyor, gözlerinin önünde sinir krizleri geçiriyoruz ve onların elinden hiç birşey gelmiyor.

• Okulun uzaması öğrencileri maddi açıdan da çok zor durumlarda bırakıyor. Çok rahat iş bulup çalışma fırsatımız varken, okul yüzünden çalışamıyoruz. Çalıştığımız zaman okul daha fazla uzuyor. Çünkü işten geriye kalan vakitte çalışsak bile bir süre sonra aşırı tempo yüzünden hem iş yerinde hem okulda başarısız oluyoruz.

• Ailesi şehir dışında olan öğrenciler İstanbulda yüksek kiralar ödüyorlar.

• Bizim 20’li yaşlarda genç insanlar olarak, kendimize yeni bir hayat kurmak, para kazanmak, evlenmek, bir iş sahibi olmak ve bu işte ilerlemek isteyebileceğimiz, eğitimciler tarafından göz önüne alınmalıdır.

• Diploma jürisindeki hocalar, bir projeyle 1,2 sömestir olmadı 3 sömestir uğraşabilirler. Fakat proje süresi uzadıkça öğrencilerin mezun olacaklarına dair bütün inançları kayboluyor. Kendilerini başarısız ve ümitsiz hissediyorlar.

• Bölümümüzdeki öğrenciliği 7-8 seneyi aşmış erkek öğrencilerin, neredeyse tamamı, uzun dönem askerlik yapmamak için okula devam ediyor. Asker kaçağı gözüken ve bu yüzden yurt dışına, hatta çevirme olur diye şehir dışına bile çıkamayan arkadaşlarımız var.

Hiç yorum yok:

Injury Nedir Nasıl Gelişir?


İnjury hastalığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nde son yıllarda ortaya çıkan bir hastalık olup, 20 yaşın üzerindeki grafik tasarım öğrencilerinde yoğun biçimde görülür. Yaşın ilerlemesiyle birlikte hastalığın şiddeti de artış gösterir. Hastalık vücuda girdikten sonra, kuluçka süreci 1 ila 3 yıl arasında değişmektedir. Bu süreçte hasta kişi, herhangi bir olumsuz belirtiyle karşılaşmaz. Hasta 6 farklı süreçten (erteleme, farkındalık, görmezden gelme, isyan ve depresyon, teslimiyet, mücadele) geçer.

İnjury hastalarında ileri derecede özgüven kaybı ile birlikte, depresyon, asabiyet ve saldırganlık durumuna sıkça rastlanır. Sosyal anksiyete, davranış, konuşma ve uyku bozuklukları gelişir. Hastalardaki yüksek stres düzeyi zaman zaman mide yanmaları ve kas spazmlarına yol açar. İnjury hastaları toplum baskısı karşısında saldırganlaşabilir. Dikkatleri oldukça dağınıktır. Kolay motive olamazlar. Özgüven eksikliğinin de etkisiyle, bu kişiler sürekli kararsızlık içindedirler. Dikkat edilmezse bu hastalar her an yurt dışına kaçabilirler.
Hastalık ilerledikten sonra tedavisi oldukça güçtür ve askerliğe bağlı nedenlerle erkeklerde zaman zaman daha da şiddetli gözlemlenebilir. Erkeklerde, hastalığın ilerleyen safhalarında asker ve inzibat korkusuna (askerofobi) yol açar. Hasta kişi askerofobi nedeniyle yurt dışı ve şehir dışı geziler yapamaz. Geceleri dışarı çıkmaya korkar ve eve kapanarak asosyalleşir.
İnjury hastalığında erken teşhis çok önemlidir. Teşhis ve tedavinin gecikmesi, hastalığın ilerlemesine, tedavinin güçleşmesine, dolayısıyla hasta ve hasta yakınları için de maddi-manevi birçok sıkıntıya yol açacaktır.